12 Haziran 2018 Salı

Kedileri Kısırlaştırmak Doğru mu? Dinimize Uygun mu?




  Her canlı dünyaya nesillerinin devamlılığını sağlama içgüdüsüyle getirildi. Fakat kedilerde bu içgüdü diğer canlılardan daha çılgınca çalışıyor 😊 Kızgınlığa giren kedi, yani çiftleşmek isteyen kedi, gözü başka hiçbir şey görmeksizin hedefe odaklanıyor. Dişi kediler etraflarına erkek kedi toplayabilmek için kötü bir koku salgılıyorlar ve tiz seslerle bağırıyorlar. Erkek kediler ise etrafa idrarları aracılığıyla kokularını bırakıp yer işaretlemesi yapıyor ve ‘Bu alandaki güzel kızlar benim haberiniz olsun.’ diyorlar. Alanlarına girmek isteyen erkek kedilerle birbirlerini yaralamaya hatta öldürmeye varabilecek kavgalara tutuşuyorlar. Eğer kızgınlığa giren kedi ev kedisiyse, evdeki insanlara karşı saldırganlaşabiliyor, tırmıklamaya, agresif hareketler göstermeye başlıyorlar. Tam tersi depresyona giren, mutsuzlaşan kediler de mevcut. Aynı zamanda sağa sola idrar bırakma ve çılgınca çığlık atma konularının sadece sokakta değil evde de aynen gerçekleştiğini söylemekte fayda var.

  Hayvanlarda kısırlaştırma işlemi, ülkemizdeki insanların çoğu tarafından korkunç bir işlem, hatta canilik olarak görülüyor. Bunun ana sebebi, hayvanların düşünce yapılarının da bizim gibi olduğunu sanmamız.

Açıklayayım,

  Çoğu hayvan sahibi, sokaklarda telef olan, aç susuz hayvanları gördükçe, yeni kediler üretmenin mantıksızlığını kavrayabilse de, ‘Bir kerecik annelik duygusunu tatsın, sonra kısırlaştıralım.’ cümlesini kuruyor. İşte bu cümle, kedi dünyasını tanımadığımızın bir göstergesi. Bu konuda hiçbir fikri olmayanlar için şok etkisi yaratacak gerçekleri anlatayım. 😊 Hiçbir kedi bizim yaptığımız gibi ‘anne olmak için’ yavrulamıyor. Sadece bir makine gibi içgüdüleri onu yeni kediler üretmeye yönlendirdiği için çiftleşmek istiyorlar. Diyeceksiniz ki, dünyanın en güzel, en şefkatli anneleri oluyorlar. Belki bizim baktığımızdan da güzel bakıyorlar yavrularına. Bunu da sadece içgüdülerinin yönlendirmesiyle yaptıklarını, duygusal bir şekilde annelik yapmadıklarını şu şekilde kanıtlayabilirim:

  Kedilerde akrabalık yoktur. Kediler kendi doğurdukları çocuklarıyla, öz anne ve babalarıyla, kardeşleriyle çiftleşmekten hiç gocunmazlar ve ortaya gayet sağlıklı yeni kediler çıkar. Gerçekten bizdeki gibi ‘annelik’ duygusunu yaşasalardı, böyle bir tablo hiç ortaya çıkar mıydı sizce? Onlarınki sadece içgüdülerinin ‘Hadi üre!’ demesini uygulamak.

  Yani o klasikleşmiş 'Senden daha güçlü bir canlı seni kısırlaştırsa hoşuna gider miydi?' cümlesini kurmak için, kedilerin de bizim gibi anne/baba olmak istediklerine karar verip denediklerinde ve olamadıklarında oturup üzülen bir yapıda olmaları gerekirdi. Fakat anlattığım gibi böyle bir duyguları yok.

  Bir kedi içgüdülerinin getirdiği çiftleşme isteğiyle yılda 3 kez hamile kalıp, 18 kediye kadar doğum yapabiliyor. ‘Ee, tamam işte, içgüdüsünde varsa doğasında var demek ki, doğursunlar!’ diyenler için sizi bir önceki yazım olan ‘Evkedileri hapiste mi?’ yazıma beklerim. Orada sözde ‘doğalarını’ yaşayan kedilerin sokaklarda açlık, susuzluk, uykusuzluk ve türlü hastalıkla nasıl kimsesiz şekilde boğuştuğundan bahsediyorum. Üstelik, zaten bağışıklığı düşük olan sokak kedisinin bir de doğum yapmasıyla vücudunda oluşan tahribatlar hayatına ek yeni zorluklar da getirir. Sizce sokaklarda binlercesi telef olurken, ‘Haydi yeni yavru yaptıralım kedimize yavru sevelim’ demek bencillik değil mi? Zaten işin alım-satım kısmına, petshop rezilliklerine hiç girmiyorum. Ben sadece kedi besleyen ya da beslemeyen, fakat kısırlaştırmayı korkunç bir şey zanneden insanların gerçeklerle yüzleşmesini sağlamaya çalışıyorum. Özellikle evine kedi sahiplenirken 1 adet dişi Scottish Fold, 1 adet erkek Scottish Fold alıp bunları sürekli çiftleştirip yavrularını da sahiplendiren(ki satıştır bu çoğu zaman) insanlara sesleniyorum. Bu yaptığınız hayvan beslemek değil, ticaret. Ve bir kedi sahipleneceği zaman ‘Ay Scottishler çok tatlı, hadi ondan alalım’ diyen insanlar, bu yaptığınız, elinizde olan sokaktan bir kedi alıp tüm hayatını değiştirebilme şansını, canına can katma şansını elinizin tersiyle itmek demek. Halbuki bu bir biblo değil, ‘Hadi en sevimlisini alalım!’ diyebileceğiniz. Canlı bir varlık. Ki sokak kedisi dünyanın en tatlı, en oyuncu, en sevecen kedi cinsidir zaten. Tadı hiçbir cins kedide yoktur.


EV KEDİSİNİ NEDEN KISIRLAŞTIRALIM?

  ‘Peki, sokak kedileri telef oluyor diye onları kısırlaştırdık. E, ev kedisi ne güzel evin içinde. Başka kedilerle biz çiftleştirmediğimiz sürece kedi doğuramaz. Ev kedisini neden kısırlaştıralım ki?Çünkü kısırlaştırmak demek, sadece doğum yapmasını engellemek demek değildir. Kızgınlığa girmesini de engellemek demektir. Ve kızgınlıkta olmak hayvanları hem fiziksel hem de ruhsal olarak mahveder.

  Sizi anlıyorum. Evimize aldığımız o ‘kedi’ kedi değil bizim gözümüzde. Evladımız/evladımızın küçük kardeşi 😊 O yüzden bir ameliyat geçirme ihtimali bizi mahvediyor, çok fazla korkutuyor. Peki ya size, her kızgınlıkta kedinizin ömründen azar azar yediğinizi söylesem? Kızgınlık sırasında kedi normalde salgılamadığı birçok hormonun etkisinde kalıyor. Karakteri değişiyor, saldırganlaşıyor ya da depresyona giriyor. Zaten bu ruhsal değişim onu çokça yorarken, daha ciddisi sağlık sorunları başlıyor. Çiftleşemedikçe bünyelerinden atamadıkları bu hormonlar ‘kist’ oluşumuna kadar varabilen hastalıkları beraberinde getiriyor. O zaman çiftleştirelim bir kerecik derseniz, çoğunuzun yine yanlış bildiği bir şey var ki; bizim bu güzel kedicikler ''Ay ben bir kere çiftleştim, bu bana artık 1 yıl gider, seneye yine duruma bakarız.'' demiyorlar. Sık sık tekrarlanıyor bu istekler. Hatta doğum yapan kedi de yavruları biraz büyüdüğünde yine çiftleşme isteği duyuyor. Bu durumda bu hayvanları sürekli çiftleştirmemiz, her yıl elimizde yaklaşık yeni 20 yavru kediyle kalakalmamız demek. Yani yine telef olan sokak hayvanlarından birine dönüşecek bu yavrular... İyi niyetle, ‘Kısırlaştırmayalım, istediği kadar kızgınlığa girsin, her yere işesin, çığlık çığlığa bağırsın. Ben dayanırım, hep temizlerim. Yeter ki ameliyat olmasın yavrum, dayanamam.’ diyenleriniz de var. Fakat bunu derken siz, aslında onun sağlık problemlerine doğru adım adım gidişini hazırlıyorsunuz. Zaten kedinizin kızgınlıktayken her zamankinden daha yorgun olduğunu, acı çekercesine bağırdığını fark etmiyor musunuz?

  Bu yüzden ben derim ki, steril ve işinin ehli olduğuna emin olduğunuz bir veteriner hekime bu konuyu danışıp bilimsel bilgiler alın ve minnoş kedinizi bir an önce huzura kavuşturun 😊

  Korkmayın, kediniz kısırlaşınca karakteri değişmeyecek. Aksine, tıpkı çocukluğundaki gibi sevimli bir oyuncu, sevecen bir kedi olacak. Agresifliği, kavgacılığı, ortalığa işemesi, bağırması duracak sadece 😊 Obez filan da olmayacak. Dikkat etmeniz gereken tek şey bu işte deneyimli, daha önce başarılı ameliyatlar yapmış ve temiz çalışan, ameliyat ortamı steril olan (enfeksiyon kapmamaları çok önemli) bir veteriner hekim ile ameliyatı gerçekleştirmek. Bir diğer önemli husussa dişi kedilerde rahmin ve yumurtalıkların tamamının alındığından emin olunmasıdır. Barınaklarda ve sokak kedilerinde genellikle işlemin daha maliyetsiz ve kolay olması için sadece kedinin yavrulamasını engelleyici işlemler yapılıyor ve kedi kızgınlığa girmeye devam ederek sağlık sorunlarını yaşamaya da devam ediyor. O yüzden siz yapılan işlemin türünü mutlaka veteriner hekiminize sorun.

Unutmayın, bunu kedi miyavlamasına dayanamadığımızdan değil, onların ruhsal ve fiziksel sağlığını kendi korkularımızdan üstün tuttuğumuz için yapıyoruz!

Önemli not : Kedi Kısırlaştırmada Din

Çoğu insan gerekli araştırmayı yapmadan kısırlaştırmanın dinen caiz olmadığını iddia ediyor. Eğer kadın ile erkeğin aynı asansöre binmesinin günah olduğunu savunan bir sözde din alimine bu soruyu yöneltirseniz ‘Çok günah!’ diyecektir.

Fakat Allah’ ın 'OKU' emrini uygulamış, kendini geliştirmiş, bilimin de dinin destekçisi olduğunu fark etmiş ve olayları çok yönlü değerlendirebilen, bir ‘canlı’ nın İslam' daki önemini(Ki, kedi İslam' da kutsaldır.) bilen bir alime bu soruyu yöneltirseniz, bu alimler şundan bahsediyorlar: Doğada bol bol bulunan, herhangi bir kısırlaştırma işlemiyle neslinin tükenmesi mümkün olmayan ve sokaklarda telef olarak zarar gören hayvan türü için kısırlaştırma uygundur. Fakat nesli tükenmekte olan bir hayvan türüne yapılacak kısırlaştırma İslam dinine göre caiz değildir. 
Ayrıca bir canlının kısırlaştırılması hayvana fayda sağlayacak, hastalıklardan ve türlü musibetten onu koruyacaksa yine dinimize uygundur.

*Genel tanınmışlılığının size güven vereceğini düşündüğüm Nihat Hatipoğlu’ nun bu net görüşüne de youtube ikonuna tıklayarak ulaşabilirsiniz. 😊




1 yorum: