Her canlı dünyaya nesillerinin devamlılığını sağlama
içgüdüsüyle getirildi. Fakat kedilerde bu içgüdü diğer canlılardan daha çılgınca
çalışıyor 😊 Kızgınlığa giren kedi, yani çiftleşmek
isteyen kedi, gözü başka hiçbir şey görmeksizin hedefe odaklanıyor. Dişi
kediler etraflarına erkek kedi toplayabilmek için kötü bir koku salgılıyorlar
ve tiz seslerle bağırıyorlar. Erkek kediler ise etrafa idrarları aracılığıyla
kokularını bırakıp yer işaretlemesi yapıyor ve ‘Bu alandaki güzel kızlar benim
haberiniz olsun.’ diyorlar. Alanlarına girmek isteyen erkek kedilerle birbirlerini
yaralamaya hatta öldürmeye varabilecek kavgalara tutuşuyorlar. Eğer kızgınlığa
giren kedi ev kedisiyse, evdeki insanlara karşı saldırganlaşabiliyor,
tırmıklamaya, agresif hareketler göstermeye başlıyorlar. Tam tersi depresyona
giren, mutsuzlaşan kediler de mevcut. Aynı zamanda sağa sola idrar bırakma ve
çılgınca çığlık atma konularının sadece sokakta değil evde de aynen gerçekleştiğini
söylemekte fayda var.
Hayvanlarda kısırlaştırma işlemi, ülkemizdeki insanların
çoğu tarafından korkunç bir işlem, hatta canilik olarak görülüyor. Bunun ana
sebebi, hayvanların düşünce yapılarının da bizim gibi olduğunu sanmamız.
Açıklayayım,
Çoğu hayvan sahibi, sokaklarda telef olan, aç susuz
hayvanları gördükçe, yeni kediler üretmenin mantıksızlığını kavrayabilse de, ‘Bir
kerecik annelik duygusunu tatsın, sonra kısırlaştıralım.’ cümlesini kuruyor.
İşte bu cümle, kedi dünyasını tanımadığımızın bir göstergesi. Bu konuda hiçbir
fikri olmayanlar için şok etkisi yaratacak gerçekleri anlatayım. 😊
Hiçbir kedi bizim yaptığımız gibi ‘anne olmak için’ yavrulamıyor. Sadece bir
makine gibi içgüdüleri onu yeni kediler üretmeye yönlendirdiği için çiftleşmek
istiyorlar. Diyeceksiniz ki, dünyanın en güzel, en şefkatli anneleri oluyorlar.
Belki bizim baktığımızdan da güzel bakıyorlar yavrularına. Bunu da sadece
içgüdülerinin yönlendirmesiyle yaptıklarını, duygusal bir şekilde annelik
yapmadıklarını şu şekilde kanıtlayabilirim:
Kedilerde akrabalık yoktur. Kediler kendi doğurdukları
çocuklarıyla, öz anne ve babalarıyla, kardeşleriyle çiftleşmekten hiç gocunmazlar
ve ortaya gayet sağlıklı yeni kediler çıkar. Gerçekten bizdeki gibi ‘annelik’
duygusunu yaşasalardı, böyle bir tablo hiç ortaya çıkar mıydı sizce? Onlarınki
sadece içgüdülerinin ‘Hadi üre!’ demesini uygulamak.
Yani o klasikleşmiş 'Senden daha güçlü bir canlı seni kısırlaştırsa hoşuna gider miydi?' cümlesini kurmak için, kedilerin de bizim gibi anne/baba olmak istediklerine karar verip denediklerinde ve olamadıklarında oturup üzülen bir yapıda olmaları gerekirdi. Fakat anlattığım gibi böyle bir duyguları yok.
Yani o klasikleşmiş 'Senden daha güçlü bir canlı seni kısırlaştırsa hoşuna gider miydi?' cümlesini kurmak için, kedilerin de bizim gibi anne/baba olmak istediklerine karar verip denediklerinde ve olamadıklarında oturup üzülen bir yapıda olmaları gerekirdi. Fakat anlattığım gibi böyle bir duyguları yok.
Bir kedi içgüdülerinin getirdiği çiftleşme isteğiyle yılda 3 kez hamile
kalıp, 18 kediye kadar doğum yapabiliyor. ‘Ee, tamam işte, içgüdüsünde varsa
doğasında var demek ki, doğursunlar!’ diyenler için sizi bir önceki yazım olan ‘Evkedileri hapiste mi?’ yazıma beklerim. Orada sözde ‘doğalarını’ yaşayan
kedilerin sokaklarda açlık, susuzluk, uykusuzluk ve türlü hastalıkla nasıl
kimsesiz şekilde boğuştuğundan bahsediyorum. Üstelik, zaten bağışıklığı düşük
olan sokak kedisinin bir de doğum yapmasıyla vücudunda oluşan tahribatlar hayatına
ek yeni zorluklar da getirir. Sizce sokaklarda binlercesi telef olurken, ‘Haydi
yeni yavru yaptıralım kedimize yavru sevelim’ demek bencillik değil mi? Zaten
işin alım-satım kısmına, petshop rezilliklerine hiç girmiyorum. Ben sadece kedi
besleyen ya da beslemeyen, fakat kısırlaştırmayı korkunç bir şey zanneden insanların
gerçeklerle yüzleşmesini sağlamaya çalışıyorum. Özellikle evine kedi
sahiplenirken 1 adet dişi Scottish Fold, 1 adet erkek Scottish Fold alıp bunları
sürekli çiftleştirip yavrularını da sahiplendiren(ki satıştır bu çoğu zaman)
insanlara sesleniyorum. Bu yaptığınız hayvan beslemek değil, ticaret. Ve bir
kedi sahipleneceği zaman ‘Ay Scottishler çok tatlı, hadi ondan alalım’ diyen insanlar,
bu yaptığınız, elinizde olan sokaktan bir kedi alıp tüm hayatını değiştirebilme
şansını, canına can katma şansını elinizin tersiyle itmek demek. Halbuki bu bir
biblo değil, ‘Hadi en sevimlisini alalım!’ diyebileceğiniz. Canlı bir varlık.
Ki sokak kedisi dünyanın en tatlı, en oyuncu, en sevecen kedi cinsidir zaten.
Tadı hiçbir cins kedide yoktur.
EV KEDİSİNİ NEDEN KISIRLAŞTIRALIM?
‘Peki, sokak kedileri telef oluyor diye onları kısırlaştırdık.
E, ev kedisi ne güzel evin içinde. Başka kedilerle biz çiftleştirmediğimiz sürece
kedi doğuramaz. Ev kedisini neden kısırlaştıralım ki?’ Çünkü kısırlaştırmak demek, sadece
doğum yapmasını engellemek demek değildir. Kızgınlığa girmesini de engellemek
demektir. Ve kızgınlıkta olmak hayvanları hem fiziksel hem de ruhsal olarak
mahveder.
Sizi anlıyorum. Evimize aldığımız o ‘kedi’ kedi değil bizim
gözümüzde. Evladımız/evladımızın küçük kardeşi 😊 O yüzden bir ameliyat geçirme ihtimali bizi
mahvediyor, çok fazla korkutuyor. Peki ya size, her kızgınlıkta kedinizin ömründen
azar azar yediğinizi söylesem? Kızgınlık sırasında kedi normalde salgılamadığı
birçok hormonun etkisinde kalıyor. Karakteri değişiyor, saldırganlaşıyor ya da
depresyona giriyor. Zaten bu ruhsal değişim onu çokça yorarken, daha ciddisi
sağlık sorunları başlıyor. Çiftleşemedikçe bünyelerinden atamadıkları bu hormonlar
‘kist’ oluşumuna kadar varabilen hastalıkları beraberinde getiriyor. O zaman çiftleştirelim bir kerecik derseniz, çoğunuzun yine yanlış bildiği bir şey var ki; bizim bu güzel kedicikler ''Ay ben bir kere çiftleştim, bu bana artık 1 yıl gider, seneye yine duruma bakarız.'' demiyorlar. Sık sık tekrarlanıyor bu istekler. Hatta doğum yapan kedi de yavruları biraz büyüdüğünde yine çiftleşme isteği duyuyor. Bu durumda bu hayvanları sürekli çiftleştirmemiz, her yıl elimizde yaklaşık yeni 20 yavru kediyle kalakalmamız demek. Yani yine telef olan sokak hayvanlarından birine dönüşecek bu yavrular... İyi
niyetle, ‘Kısırlaştırmayalım, istediği kadar kızgınlığa girsin, her yere işesin, çığlık çığlığa
bağırsın. Ben dayanırım, hep temizlerim. Yeter ki ameliyat olmasın yavrum, dayanamam.’ diyenleriniz de var. Fakat bunu derken siz, aslında onun sağlık problemlerine doğru adım adım gidişini
hazırlıyorsunuz. Zaten kedinizin kızgınlıktayken her zamankinden daha yorgun
olduğunu, acı çekercesine bağırdığını fark etmiyor musunuz?
Bu yüzden ben derim ki, steril ve işinin ehli olduğuna emin
olduğunuz bir veteriner hekime bu konuyu danışıp bilimsel bilgiler alın ve minnoş
kedinizi bir an önce huzura kavuşturun 😊
Korkmayın, kediniz kısırlaşınca karakteri değişmeyecek. Aksine,
tıpkı çocukluğundaki gibi sevimli bir oyuncu, sevecen bir kedi olacak.
Agresifliği, kavgacılığı, ortalığa işemesi, bağırması duracak sadece 😊
Obez filan da olmayacak. Dikkat etmeniz gereken tek şey bu işte deneyimli, daha
önce başarılı ameliyatlar yapmış ve temiz çalışan, ameliyat ortamı steril olan (enfeksiyon
kapmamaları çok önemli) bir veteriner hekim ile ameliyatı gerçekleştirmek. Bir diğer önemli husussa dişi kedilerde rahmin ve yumurtalıkların tamamının alındığından emin olunmasıdır. Barınaklarda ve sokak kedilerinde genellikle işlemin daha maliyetsiz ve kolay olması için sadece kedinin yavrulamasını engelleyici işlemler yapılıyor ve kedi kızgınlığa girmeye devam ederek sağlık sorunlarını yaşamaya da devam ediyor. O yüzden siz yapılan işlemin türünü mutlaka veteriner hekiminize sorun.
Unutmayın, bunu kedi miyavlamasına dayanamadığımızdan değil,
onların ruhsal ve fiziksel sağlığını kendi korkularımızdan üstün tuttuğumuz
için yapıyoruz!
Önemli not : Kedi Kısırlaştırmada Din
Çoğu insan gerekli araştırmayı yapmadan kısırlaştırmanın dinen caiz olmadığını iddia ediyor. Eğer
kadın ile erkeğin aynı asansöre binmesinin günah olduğunu savunan bir sözde din
alimine bu soruyu yöneltirseniz ‘Çok günah!’ diyecektir.
Fakat Allah’ ın 'OKU' emrini uygulamış, kendini geliştirmiş, bilimin de dinin destekçisi olduğunu fark etmiş ve
olayları çok yönlü değerlendirebilen, bir ‘canlı’ nın İslam' daki önemini(Ki, kedi İslam' da kutsaldır.) bilen bir alime
bu soruyu yöneltirseniz, bu alimler şundan bahsediyorlar: Doğada bol bol bulunan,
herhangi bir kısırlaştırma işlemiyle neslinin tükenmesi mümkün olmayan ve
sokaklarda telef olarak zarar gören hayvan türü için kısırlaştırma uygundur. Fakat nesli
tükenmekte olan bir hayvan türüne yapılacak kısırlaştırma İslam dinine göre
caiz değildir.
Ayrıca bir canlının kısırlaştırılması hayvana fayda sağlayacak, hastalıklardan ve türlü musibetten onu koruyacaksa yine dinimize uygundur.
Ayrıca bir canlının kısırlaştırılması hayvana fayda sağlayacak, hastalıklardan ve türlü musibetten onu koruyacaksa yine dinimize uygundur.
*Genel tanınmışlılığının size güven vereceğini düşündüğüm Nihat Hatipoğlu’ nun bu net görüşüne de youtube ikonuna tıklayarak ulaşabilirsiniz. 😊